Gaziosmanpaşa Masaj Salonu

Gaziosmanpaşa Masaj Salonu

“Mm.” “Ne oldu, Harry?” Harry gürültüyle öksürdü. “vakaların arkasında kalmamaya çalışıyorum.”Gaziosmanpaşa Masaj Salonu  “Son mevzuştuğumuzda bu benim sualşturmam değil, diyordun.” “Değil zaten.” “Öyleyse ne istiyorsun?” “Bir karabasan gördüm ve uyandım.” “Gelip üstünü mü örtmemi istiyorsun?” “Hayır.” yeniden sessizlik oldu.

“Rüyamda Camilla Loen’i görmüş oldum. Ve şu bulduğunuz elması.” “Ah, öyle mi?” “Evet. Sanırım bunun bir anlamı var.” “Ne demek istiyorsun?” “Pek kesin değilim fakat eskiden ölülerin gözlerine yok edilmeden evvel madeni para koyduklarını biliyor muydun?” “Hayır.” “Ruhunun ölüler diyarına ulaşabilmesi için sandalcıya vermesi gereken ücret olarak. Eğer oraya ulaşamazsa, ruhunun asla rahata kavuşamadığına inanırlarmış. Bunu bir düşün.” “Fikrin için teşekkürler, ama ben hayaletlere inanmam, Harry.” Harry cevap vermedi. “Başka bir şey?” “küçük bir sual. Büyük Şefin tatile bu hafta mı çıkıyor?” “Evet, doğru.”

Gaziosmanpaşa Masaj Salonu

“Düşündüm de bir ihtimal ne süre… Geri geleceğini de biliyorsundur?” “Üç hafta sonrasında. Peki ya sen?” “Peki ya ben?” Beate yanan çakmağın sesini duydu. İçini çekerek: “Peki ya sen ne süre geri döneceksin?” Harry’nin sigarasından bir nefes çekişini, nefesini biraz tuttuktan sonrasında dumanı üfleyişini dinledi :”birazcık önce hayaletlere inanmadığını söylemedin mi sen?”

Beate telefonu kapatırken, Bjarne M0İler karın ağrısıyla uyandı. Sabah 06:00’a kadar yatakta bir o tarafa bir bu tarafa dönüp durmuştu. Nihayetinde pes edip kalktı. Kahve içmeden zengin bir kahvaltı yaptı ve kendini derhal daha iyi hissetti. Polis merkezine vardığında saat sekizi biraz geçiyordu ve hiç ummadığı bir halde ağrısı falan kalmamıştı.

Asansörle ofisine çıktı ve ayaklarını masanın üzerine atarak, kahvesini yudumlayıp günün gazetelerini okuyarak bunu kutlamak istedi. Dagbladet gazetesinde “gizli Âşık Olabilir mi?” başlığının altında Camilla Loen’in gülümserken çekilmiş bir fotoğrafı vardı. Verdens Gang’te de aynı fotoğraf farklı bir başlıkla verilmişti: “Falda Kıskançlık Görülüyor”. Yalnız Aftenposten’de gösterilen yazı gerçeklerle ilgileniyordu. Møller başını iki yana salladı, saatine baktı ve telefonu kaptığı benzer biçimde Tom Waaler’ın numarasını çevirdi. Zamanlama mükemmeldi. Bu sualşturmayla ilgili dedektiflerle yaptığı toplantısı yeni bitmişti.